19 Ocak 2010 Salı

Paramı Ver Ulan

Çenemi bedbahtlığa sürükleyen yegane sakızsın Falım! Çok sinirli bir yapıya sahip olduğum söylenemez çünkü gayet uysal, deyim yerindeyse kedi gibi bir adamım artık. Anti-depresanları yutup yutup suratınıza melül melül, neşeli neşeli bakıyormuş gibi de değilim, ama sakinim. Böyle sakin bir ruh haline sahipsem, insanlara iyi davranıyorsam, bunun da bir karşılığı olmalı ki bu güzel, pozitif kısır döngü devam etsin gitsin, değil mi?

Yine aynı mantık çerçevesinde bir bakkala, bir büfeye gidip bir şeyler satın almışsam, bu aldıklarım karşılığında da çıkarıp para veriyorsam haliyle geriye de para almak isterim. Alış-veriş işlemi benim paramın üstünü almamla sona eriyorsa, alana kadar sanki o bakkal, o büfe benimmişçesine bakarım güler yüzle küçük esnafıma. Ama gel gör ki ne zaman adam elini sakızlara yöneltecek olur, o zaman şalterlerim atar, terleme başlar bende ve midem yanmaya başlar. Adam o şekersiz, o küçük ama çiğnedikçe insanın çenesine üç tona kadar basınç uygulama potansiyeline sahip sakızlardan bir-ikisini tutup bana doğru yaklaştırdığında kaşlarım iyice çatılır, para bekleyen avucumun içine bırakıverdiğinde ise dudaklarım büzülmeye başlar.

Dudaklarım en büzük hallerini alıyorken, bakkalın suratı benim dudaklarımın aşağıya kaykılmasıyla gerilir, onunkiler benimkilerin aksi yönünde havaya doğru kalkar da kalkar. "Paramı istiyorum ben, Allah belanı versin senin! Küçücük de olsa paramı istiyorum, sadece iki sakız girse de o lanet olası bozuklukları istiyorum tamam mı!" demek isterim ama uysalımdır, diyemem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Konuyla ilgili fikrinizi beyan etmek için lütfen ilgili alanları doldurunuz.