26 Mart 2010 Cuma

Ortam Kralı

Televizyonda sevgili Okan'ın (kendisi yakinim olur) tahtlı krallı programları dönüyor ama bir eksiklik var diyorum kendi kendime nicedir. "Ulan" diyorum, "medya ile, disko ile olacak iş değildi bu, bir krallık daha var bunlardan ileri, ne idi acep?" diye soruyorum kendi kendime. Evet kendi kendime özne ve yüklemi birbirine girmiş cümleler kullanıyorum, bir nevi beyin jimnatiği.

kral

Neyse efendim neden sonra ben hatırladım ki, "ortam kralı" olmak daha âlâ bir vazife, zaten bu yüzden değil midir ki özellikle eril insanlarımızın, hatunlu aktivitelerin kralı olmak için giriştiği hareketler hep dikkatimizi çekegelmiştir?

Ortam kralı olmak esasen öyle kolayca başarılabilecek, üstesinden gelinebilecek bir konu değil, çok büyük emekler yatıyor altında. Örneğin her şeyden önce sevimsiz, sıfatsız ve de -affedersiniz- yavşağın önde gideni olmanız gerekli. O etkinliğin en komiği, sesi en çok çıkanı ve en fazla dinleyeni olan siz olmalısınız dostlar. Tükürükler saçarak, sesinizi de olabildiğince yükseğe taşıyarak etraftan toparladığınız olayları "çok çılgındı ağğbiie" nidaları ile aktarırken ne kadar çılgın, deneyimli ve çok şey atlatmış bir insan olduğunuzu da aksettirebileceksiniz.

Fakat bu durum hemcinslerinizle aranızda sorunlar yaşamanıza neden olabilir, zira bir ortamın kralı olabilmek için elbette rakiplerinizi etkisiz, en azından o ortamda işlevsiz bırakmanız gerekecek. Bunu ister ses yükselterek, ister yavşayarak, isterseniz de türlü türlü espriler ve makaralar yaparak sağlayın, sonuçta kötü taraf siz olacaksınız. Kral olmanın da bir bedeli olacak elbet.

Arz ederim.

18 Mart 2010 Perşembe

Parmak Arası Çanta

Parmak arası çanta Sokağa çıkmaya korkar oldum dostlar, dışarı çıktım mı sinirlerim alt oluyor da üst olmuyor. Biliyorum iyice "karışan adam" oldum, "düzmantık evvel kuşak"lardan oldum ama kendimi aptal aptal şeyler gördükçe tutamıyorum, sinirleniyorum. En son birkaç haftadır gözüme çarpıp duran, yüzyılın en gerzek icatlarından biri olan parmak arası çantalar yüzünden beynime kan yürüdü.

Parmaklarını Kırarım Senin!Bizim malak erkeklerimiz parmaklarına taktığı bu işlevsiz çantayla tam olarak neye benziyorlar ben çıkaramadım açıkçası. Sportif görünüyorlar desen öyle değil, böyle resmi bir hava katıyor desen alakası yok. O dikdörtgen çantanın içine ne koyuyorlar ondan bile birhaberim.

Belki tek bir artısı var, arka cebe konan cüzdan ve bunun neden olduğu görüntü kirliliği azaldı. Ama buna rağmen sinir katsayımızı ziyadesi ile hoplatacak, bizi stresten strese sokacak yeni bir nesil doğuyor, bunu öngörebiliyorum. Bu çantaların yaydığı pis elektrik dalgasından uzak kalmanız dileğiyle.

8 Mart 2010 Pazartesi

Rahatsız Oluyorum – 3

igrenc_yuz_cilgin[7]

  1. Sonu “istan” ile biten işletmelerden,
  2. İlkokuldan beri öğretmenlerimden ve babamdan uğruna azar işitip durduğum çivi yazımdan,
  3. Çişi gelenlerin tuvalet yerine “lavabo”ya gitmelerinden,
  4. İki kelam ettikten sonra hitabın “siz”den “sen”e dönmesinden,
  5. Aklımdan bir türlü silinmeyen, bende hasar bırakan Levent Kırca – Sarhoş tiplemesinden,
  6. 7/24 karamsar, her daim neşeli şebeklerden ve aptal 9-19 mesailerinden,
  7. Düz mantık evvel kuşaklardan,
  8. Tırnağı kırılan, çorabı kaçan, makyajı akan kadınların ızdırabından,
  9. Tertemiz üst-başa dökülen çaydan, kahveden ve bilimum meşrubattan,
  10. Elimin köründen,
  11. Uzattıkça başlayan saçmalamalardan, dağılan konulardan…

… rahatsız oluyorum efendim.

3 Mart 2010 Çarşamba

Karamsar Edebiyatı

Edebiyat dünyasına bir armağan sunuyorum: Karamsar Edebiyatı! Artık insanların okuduktan sonra psikolojisini alt üst edecek, yazarın önüne geçilemez depresif kurgularından oluşan “eser”lerin bu alanda toplanmasını istiyorum. Bu hem okura kitap okuma öncesi bir bilinç kazandıracak, hem insanların aradığını yazar veya kitap adı bilmeksizin anında bulabilmesini sağlayacak, hem de bu tür yapıtların sayısını çoğaltarak insani duygularını psikopatça geliştirmek isteyen okurlara imkân sağlayacak.

Belki ileride ben de böyle şeyler yazmak isteyebilirim, kim bilir? Bir tane cümle şimdiden kurdum bile:

“Zararlı düşüncelerimi kürtajla aldırmak istiyorum, henüz bana ve başkalarına hasar vermeden…”

(üç nokta ölümcül derecede önemli!)

Görüldüğü üzere bu Karamsar Edebiyatı altında toplanan eserler aslında gayet masum düşünceleri psikopatça dile getirerek kendi okuyucu kitlesine tam anlamıyla hizmet verebilecek.

Ama ben eğer bu alana girecek olursam sanırım kendi yazılarımın bir alt başlıkta toplanmasını talep ederdim otoritelerden. “Öyle hissediyormuş gibi” Edebiyatı. İçimde fırtınalar kopuyormuşçasına, her türlü acıyı tatmışçasına yazacağım bu yazılar hakkında aslına en ufak fikrim olmayacak, lakin herkesi salya sümük ağlatabileceğim ve de insanlara “ayy aynı ben, canııımmm!” dedirtebileceğim. Öyle bir şey olsun istiyorum. Yes we can, bence dostlar.