1979 yılının soğuk bir akşamında 22 Ocak’ta Ankara’da doğdu. Akşam 20.35′te doğmasından dolayı her yıl annesi o saatte kutlar doğum gününü…
Daha neler, edep ya hu!
1979 yılının soğuk bir akşamında 22 Ocak’ta Ankara’da doğdu. Akşam 20.35′te doğmasından dolayı her yıl annesi o saatte kutlar doğum gününü…
Büyütmek için tıklayın |
Ulkemızdekı buutun egrılerı paraÇokomel egrisı bulusumla duseltıcem oleyyy hıc sorun kalmıcak adım tarıhe altın harflerle yazılıcak yasasın
Geçen şu magazin programlarından birini izliyorum, açık hava konserinde kadının biri sigara içiyor, bir amca ve kameralar ona doğru yaklaşıyor, kadın elinden sigarayı atıyor telaşla, adam kadının yanına varıyor ve tartışmaya başlıyorlar. Neden? Sigara içme yasağı nedeniyle efendim. Amca dediğim zat-ı muhterem kadının koluna yapışıyor, polise götüreceğim diye, kadın bir an afallamanın ardından yaramazlık yaptığında kulağı çekilen çocuk şokundan kurtuluyor ve kendisini kameraların da desteğiyle rezil ettiği için adama çıkışmaya başlıyor. Ve bu kadın kendisinin bir avukat olduğunu, bu saçmalığın peşini bırakmayacağını da eksik etmiyor sözlerinden. [1]
Amcamız çok hareketli ama, bu olayın evvelinde de icraatları var akabinde de. Evvelinden bir örnek verecek olursak 2009 yılında, kafede sigara içen gençleri uyarıp, muhatapları tarafından sallanmayınca gençlerin fotoğraflarını çekmesi bu icraatlarından bir örnek. Bu ve buna ek birkaç hareketinin ardından bir araba dayak yediğini de belirtmek şart tabii. Üstelik dayağı da gençlerden yememiş, çok acayip… [2]
Akabinde de, Cem Yılmaz beyefendi sahneye elinde sigara ile çıkınca son icraatını gerçekleştiriyor ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na Cem Yılmaz ile ilgili suç duyurusunda bulunuyor. [3]
Bu yol yordam bilmeyen amcamız bir profesör, başlı başına bir duman avcısı, Prof. Dr. Orhan Kural… Hayatının büyük bir bölümünü sigara ile savaşa adayan Kural’ın gazetelerde çıkan çok ilginç fikirleri ve görüşleri var. İşte mantığını evde bırakıp idealleri yüzünden yaptığı yanlışlarla övünen bu adamdan bazı inciler;
[1] Milliyet Gazetesi
[2] Hürriyet Gazetesi
[3] Radikal Gazetesi
[4] Zaman Gazetesi
[5] Sabah Gazetesi
[6] İstanbul Times
Zaten daha evvel UGG dâhil her tür botun mevsim dışı giyilmesine karşı serzenişlerimi burada belitmiştim. Ama durum “moda”ya da girince, konu daha ciddi bir hal alıyor, çünkü modanın doğası gereği birinde olanı HERKES istiyor.
Evet, çok alay konusu oldu, üzerine türlü geyikler döndü bu UGG botun ama kendisine olan rağbet su götürmüyor. Az önce dediğim gibi, HERKESin istediği pahalı bir UGG bazen ulaşılamıyor gibi görünse de imdada yerel ya da ucuz ithal sanayi yetişiyor.
İşin içine “ucuz” kelimesi girince diğer alanlarda olduğu gibi modada da masumiyet ortadan sessiz sedasız kalkıyor, dezavantajların oluşturduğu ‘koca’ bir avantajın gölgesinde kalıyor. Bu avantajların büyüsüne kapılanlar için dün, yani 4 Ekim 2011 tarihli bir haberden ufak bir alıntı yapmak istiyorum.
Ugg botları normalde Avustralya koyunlarının derilerinden elde ediliyor. Ancak rakun köpeklerinin postu da bu koyunlarınkine benzer. Asya cinsi rakun köpekleri Çin'de korkunç koşullarda çiftliklerde yetiştiriliyor. Sonra da kaçakçılara satılıyor.
Uluslararası Şefkat Topluluğu İngiltere temsilcisi Mark Jones, "Rakun köpekleri inanılmaz derecede sürekli olarak eziyete uğruyor. Yavaşça ölüyorlar, vücutları kan içinde kalıyor" diyor.
Cidden ergen arkadaşlarım ve özenti dostlarım, hala UGG bot mu istiyorsunuz? O zaman cidden elinizin kiri, hayırlı ve uğurlu olsun botlarınız.
Arz ederim.