Hayatım boyunca ışınlanmanın hayalini kurdum. Artık ulaşımın
ışınlanmayla sağlandığı bir dünya benim için olmuştur, kıvamı tutmuştur o
dünyanın. Lakin bu teknoloji Türkiye’ye gelse ve uygulanmaya başlasa
burada kullanmazdım, cesaret edemezdim daha doğrusu.
Düşünsenize, ışınlanıp Prag “Işınlanma Limanı”na inmişim, kız
arkadaşımla tatil yapmaya gitmişiz ve ana! Ayak parmaklarımdan biri yok!
Işınlanırken voltaj düşmüş, bir şeyler olmuş ve benim parmağım
geri kalanımdan ayrı düşmüş.
- E kardeşim, nerede benim parmak?
- Üzgünüz Burak Bey, parmağınız İstanbul’da kalmış. Ama merak etmeyin bir sonraki ışınlanma seferiyle gönderilecek. Siz lütfen şu formu doldurun ve kayıp parça bildiriminde bulunun. Biz verdiğiniz adrese göndereceğiz parmağınızı.
- Üzgünüz Burak Bey, parmağınız İstanbul’da kalmış. Ama merak etmeyin bir sonraki ışınlanma seferiyle gönderilecek. Siz lütfen şu formu doldurun ve kayıp parça bildiriminde bulunun. Biz verdiğiniz adrese göndereceğiz parmağınızı.
- Bir sonraki sefer ne zaman hanımefendi?
- Yarın akşam efendim.
- Yarın akşam efendim.
Al işte gitti belki de en sevdiğim parmağım. Belki Ankara’da öyle bir
ortam olmadığından zaten parmak arası terlik giyemiyordum, en fazla
yazdan yaza o da tatil yapabilirsem. Pek bir kayıp değil ama altın oranı
bozuldu bir kere vücudumun. Kendimi artık vitruvius adamı gibi
hissedemeyeceğim hiçbir zaman. Haydi, şımarıklığı bırakıyorum dövme
vardı belki de ayağımda, bir kertenkele dövmesi mesela… Belki de
kertenkelenin kuyruğu da kopan parmağıma dövülmüştü. İroniye
baksanıza, kertenkele ömür billah kuyruksuz kalacak.
Bu ülkede yaşamanın zorluklarını bir hikâye kaleme alırken öyle ağır
hissediyor insan işte; bilimsel ve kurgusal bir şeyler hayal etmeye
başlayınca kendi hayallerimi yıkmaya başlıyorum. Zaman makinesini biz
icat etsek deneme sırasında ya elektrikler kesilir, ya klavyeye su
dökülür veyahut ne bileyim hiçbir şey olmazsa da bilim adamlarının
içlerinden birisi arabasında intihar mektubu ile ölü olarak bulunur.
Benim bu hissettiklerimin sebebi belki de ülkemizin bilime ne kadar
önem vermediğindendir. Ha, yanılıyor da olabilirim; ülkemiz bilime çok
acayip önem veriyor fakat belli etmiyor da olabilir. Ülkemi küçümsüyor
da değilim, ne de olsa ekmeğimiz nerede yeniyorsa orası vatanımızdır.
P.S. sekizinci kıta'daki 09-11-2012 tarihli yazım. Kapandığı için buraya taşıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Konuyla ilgili fikrinizi beyan etmek için lütfen ilgili alanları doldurunuz.